İnsanlar toplu halde gözleri kör olabilir mi?
Olabilir!
Hatta topluluk büyük kitlelere dönüşmüşse büyük ihtimalle zaten kördürler.
Önemli olan bir şeyin gözümüzün önünde olması değil. Önemli olan görmek. Tabi görmek uzun bir mevzu. Görüyorsun da, doğrusunu mu görüyorsun? Bunu da başka zamana bırakalım.
Bir şey ortada durup durduğu halde görenin olmaması gibi, bazen söylenen söz de ortada olur ama anlayan olmaz ya da çok az olur.
Bu girişten yola çıkarak uzun zamandır gözümüzün önünde olup da kimsenin bahsetmediği, ortada söylenip durduğu halde kimsenin anlamadığı ya da anlatmadığı bir şeyden bahsetmek istiyorum.
Ülkede bu kadar gazeteci(!) varken, televizyonlarda programlar yapıp konuklarına, yöneticilere soru soran bu kadar kişi varken keşke bunları söyleyen, bu soruları soran ben olmasaydım da, o işleri meslek olarak yapanlar olsaydı. Yok eğer bunları soran ve yazan olduysa, ben rastlamadım. Sonuçta sabah akşam medyada olan biteni takip etmiyoruz.
İnternette, Erdoğan'ın önceki yıllarda söylediklerini bizzat kendi ağzından duyduğumuz herkesin erişimine açık bazı videolar var.
Bunlardan birinin başlığı "Tayyip Erdoğan: BOP Eşbaşkanı yım" şeklinde. Aramada kolaylık olsun diye başlığın yazım hatalarını düzeltmeden, adresinde olduğu gibi yazıyorum. Bu videoda Erdoğan Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) eş başkanı olduğunu kendisi de belirtiyor.
https://www.youtube.com/watch?v=Ioll1obnj4Q
Diğer bir videosunda Erdoğan, bir emir komuta merkezi olduğunu ve görev için gerekirse papaz elbisesi giyebileceğini şu sözlerle söylüyor.
Biz gerekiyorsa, şu mücadeleyi verirken eğer benim emir komuta merkezim bana papaz elbisesi giyeceksin diyorsa, papaz elbisesini giyer, bu şekilde gider görevimi yaparım. Niye? Çünkü bizim mücadelemiz sıradan bir mücadele değil de onun için.
Gene herkesin erişimine açık olarak yayınlanan "bop siyaseti yapanlara kapak olsun" başlıklı bir videoda Erdoğan şunları söylüyor:
Türkiye'de Büyük Ortadoğu Projesi nedir diye sorduğumuzda, bunu bugüne kadar, (biz içinde yaşadık, biliyoruz) ben doğru tanımlayanını görmedim. Bu projenin eş başkanı olarak 3 tane ülke var; idi! Bunlar İtalya, Türkiye, Yemen. Üç ülke. Fakat bu proje daha doğuşta bir defa, düşük doğdu. Yürümedi. Türkiye'nin buradaki görevi neydi? Türkiye'nin buradaki görevi, 1- Kadın haklarıyla ilgili bu coğrafyada, bu bölgede Türkiye çok önemli bir görev üstlenecekti. 2- Demokrasi noktasındaki gelişimde Türkiye önemli bir rol üstlenecekti. Çünkü Ortadoğu coğrafyasnda ancak olsa olsa, bir model Türkiye olabilir. Fakat bu daha doğuşta, adımını attığında bir defa, bitti. Olmadı, yürümedi bu iş. Fakat bizdekiler sanki bu Büyük Ortadoğu Projesi hâlâ yürüyor diyor. Yahu, bunun baş aktörü biziz! Böyle bir şey yok! Böyle bir çalışma yok!
Şimdi Erdoğan'ın yukarıdaki videolarındaki sözlerine dayanarak bazı sorular sormak, biraz fikir yürütmek istiyorum.
- Bugün ülkenin en üst düzey yöneticisi olarak sözünü ettiği emir komuta merkezinin kim ya da ne olduğunu söyleyecek mi?
- Görevini hâlâ o merkeze bağlı olarak mı yürütüyor?
- Bir yılı aşkın bir süredir virüs bahanesiyle hukukun, anayasanın, insan haklarının, özgürlüklerin ayaklar altına alındığı icraatlar, yasaklar, kısıtlamalar, cezalar aynı emir komuta merkezinin talimatlarıyla mı gerçekleştiriliyor?
- Bir ülkenin yöneticisinin gizli saklı bir emir komuta merkezi olabilir mi?
- Vatandaşlar olarak bunu bilmek hakkımız.
- Erdoğan o kadar programlara çıktı, o kadar röportajlar verdi. Niye bir kişi bile bu soruları sormadı?
Sözde salgın başladığından beri hepimiz açıkça görüyoruz ki bizimki de dahil tüm dünya ülkeleri artık tek bir merkezden gelen talimatlarla yönetilip yönlendiriliyor. Erdoğan Küresel Aşı Zirvelerinde bir takım merkezlere bağlılığını açıkça bildirdi ve bunların videoları internette var.
- O merkez bu merkez mi?
- Küresel bir ajanda mı var?
- Şehir hastaneleri bunun için mi yapıldı?
- Bekçiler kanunu buna mı hazırlıktı?
- Yöneticilerin dışarıdan talimatla iş yapması suç mudur?
- Bunların kanunlardaki yeri nedir?
BOP'ta Türkiye'nin rolü ve görevini tarif ettiği ikinci videoda Erdoğan bu işin daha baştan bittiğini, yürümediğini söylüyor.
Bir insanın bir şey ifade etmesi bir şey ifade etmez.
Hele de siyasetçiyse. Aksine siyasetçiler ne derlerse desinler daima aslını araştırmak gerekir. Günümüzde siyasetin tüm dünyada ne denli bir yozlaşmanın içinde olduğunu artık anlatmaya bile gerek yok.
Dolayısıyla Erdoğan böyle söylüyor ama, doğru mu değil mi yani o zamandan bu zamana sözünü ettiği konularda neler oldu ona bakalım.
Bunun için bir gazetede ilgili habere yorum olarak yazdığım şeyi aynen buraya ekliyorum. Haberin başlığı "Çare İslâm sözleşmesi! Aileyi ve toplumu ifsad eden İstanbul sözleşmesi feshedilsin" ve tarihi 6 Mayıs 2020, linki de https://www.yeniakit.com.tr/haber/care-islam-sozlesmesi-aileyi-ve-toplumu-ifsad-eden-istanbul-sozlesmesi-feshedilsin-1221277.html
Burada Erdoğan savunma yaparken ve inkar ya da iddia ederken farkına varmadan korkunç bir gerçeği itiraf etmiş oluyor. Demek ki Türkiye kadın hakları ve demokrasi olmak üzere bölgede rol model olması için iki alanda çalışma yapmak üzere vazifelendirilmiş. Fakat Erdoğan diyor ki bu iş baştan iptal edildi yani çalışmalar yapılmadı. Dediği gibi eğer iptal edildi ve çalışma yapılmadıysa AKP iktidara geldiğinden beri feministlerin de körüklemesiyle bunca aile yıkıcı, toplum yapısını bozucu kanunu kim çıkardı? İstanbul Sözleşmesi nedir? 6284 nedir? Babaları canavar gösteren kamu spotları cumhurbaşkanlığınca yapılmadı mı? Son yirmi yıldır ahlaksızlık nasıl oldu da bu denli arttı? Toplum ve yeni nesiller nasıl oldu da dinden, inançtan bu derece uzaklaştı? Hem de dindar muhafazakar rakipsiz bir iktidar döneminde. Genç evliler neden hapse atılıp aileler dağıtıldı, kadınlar bir başına dul, çocuklar yetim bırakıldı? Feministler de aynı kurgunun karşılıklı oyuncularıydı. Sanki feministler bastırıyormuş da iktidar mecburen bu kanunları çıkarıyormuş gibi gösterildi. Aslında hepsi aynı oyun, aynı kurgunun parçalarıydı. Bunca destek ve parayı nereden bulup da basit bir dernek olarak o binaları nasıl satın aldığı bilinmeyen Türkiye'nin dindar görünümlü feministlerinin başındaki Erdoğan'ın kızı değil mi? İptal oldu diyor ama bunlar ne o zaman? Demek ki yapılmış, iptal olmamış. Görevini yapmış.
Diğeri de demokrasi meselesi.
Bugün Erdoğan dahil hangi AKP'liye sorsanız Türkiye demokrasisi şöyle, Türkiye demokrasisi böyle diye yere göğe sığdıramaz. Demokrasi adeta halkın yeni dini haline geldi. Her konuda birbirine zıt gibi görünen siyasi partiler nasıl oluyor da mesele demokrasi olunca aynı şemsiye altında toplanabiliyor? Demek ki bu da yapılmış. Her iki görev de başarıyla yerine getirilmiş.
Gördüğünüz gibi son yıllarda Türkiye'de hem demokrasi(!) hem de kadın hakları(!) konularında sıradışı çalışmalar yapılmış. Bu çalışmaların iyisi, kötüsü, getirdiği, götürdüğü konularına burada girmeyeceğim. Bunlarla ilgili mağdurların, araştıranların yazdıklarına internetten, sosyal medya hesaplarından ulaşabilirsiniz.
Ve birkaç gün önce "Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan: Sedat Peker, 'beni kullanın' mesajı veriyor" başlıklı bir haberde Saadettin Tantan "ABD’den icazet alan, Türkiye’de siyasi parti kurup, iktidara getirilen, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) önüne getirilen bir yapı. Nedir BOP’un içeriği? Bütün kurumların içini boşaltmak. Altını kirletmek. İnanç değerlerini kirletmek. Toplumun değerlerini çökertmek. Bütün bunlar yapıldı mı, yapıldı." diyor.
Dikkatinizi çekerim, bunları söyleyen, Türkiye'nin eski içişleri bakanı! Haberin linki: https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/eski-icisleri-bakani-sadettin-tantan-sedat-peker-beni-kullanin-mesaji-veriyor-1838646
Fazla uzatmadan ve cümleleri toparlayıp yeniden sıraya koymaya uğraşmadan bu yazıyla ilgili son sözleri söylemek istiyorum.
İnsanların birbirlerini eleştirmeleri çoğu durumda hoş olmaz. Aksine insanlar mümkün olduğunca birbirinin kusurunu örtmelidir. Fakat yöneticilere gelince iş değişir.
Yöneticiler iyi iş yaptıklarında açıkça övülmeli kötü iş yaptıklarında açıkça eleştirilmelidir. Yöneticiler her an hesap verebilir, onlardan her an hesap sorulabilir olmalıdır. Sıradan insanların hata yapmasıyla yöneticilerin hata yapması bir olmaz. Yönetici iyi iş yaparsa tüm topluma faydası olur, hata yaparsa tüm toplum zarar eder. Yöneticinin iyi iş yapması zaten görevidir. Bu durumda iyi yaptı diye yöneticiyi fazladan ödüllendirmeye gerek yoktur. Fakat hata yaparsa tüm toplum zarar görür. Öyleyse yönetici hatasının karşılığını hemen görmelidir.