Dövme ve suç arasında bir ilişki var mı?

Damga Leke Dövme

Önceki gün (3 Ocak 2018 tarihinde) Resmi Gazetede yayımlanan Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliğine göre Türkiye'de artık dövmelilerin de polis olmasına imkân tanındı. Peki, dövmeli, dövme yaptıran kişilerin polis olması, onlara polislik mesleğini yapma imkânı verilmesi doğru mu?

Hemen söyleyeyim. Dövmelilerin polis olması doğru değil! Dikkat edin, doğru bulmuyorum demiyorum, doğru değil diyorum. Bir kere ilk başta gelen ve en önemli nedeni dövme ile suçluluk, dövme ile suça yatkınlık arasında mutlak bir ilişki olması.

Toplumun dövmeye yönlendirilmesi

Dünyada toplumları yönlendiren, şekillendiren karanlık şeytani bir yapılanma var. Birkaç sene önce Alman bir misafirle konuşurken Türkiye'de dövmenin çok yaygınlaştığını, gençlerin neredeyse yarısının dövmeli olduğunu, bunun araştırılması gerektiğini fakat hiç araştırılmadığını söylemiştim. Ertesi yıl geldiğinde gerçekten Almanya'da da dövmenin yaygınlaştığını, araştırılması gerektiğine katıldığını söylemişti.

14-15 yaşlarındayken Almanya'da parkta bir Alman çocuk elinde bir toplu iğne ve iplikle gelip ben kendime yaptım sana da dövme yapayım dediğinde yaptırmamıştım. İnsan kazara cildinin bir kenarında ufak bir çizik oluşsa acaba geçer mi, iz kalır mı diye telaşlanırken kendi rızasıyla o güzelim teninin çeşitli yerlerine irili ufaklı sayısı belirsiz dövmeler yaptıran içten gelen karanlık dürtünün kaynağı ne olabilir düşünün. Bunun üniversitelerimiz ve akademisyenlerimiz tarafından çoktan araştırılması ve devlet yöneticilerinin bilgilendirilmesi gerekirdi. Fakat ülkemizde torpilin ve adam kayırmanın merkezi olmuş üniversite ve akademi çevresinin içler acısı hali de ortada.

Tüm dünya halklarını, toplumlarını yönlendiren karanlık yapı ülkemizde belki diğer ülkelerde olduğundan çok daha etkin ve güçlü. İnsanları topluluklar halinde çeşitli davranışlar sergilemeye yönlendiren aynı karanlık güç. Medyada, eğitimde, sanatta, giyimde, ticarette, devlet yönetimlerinde oldukça etkili ve belki de büyük oranda ele geçirmiş durumda. Şimdi incelediğimiz konu dövme olduğu için toplumumuzun kimler tarafından nasıl dövmeye yönlendirildiğine ilişkin birkaç örnek vermek istiyorum.

Üç beşe sene kadar önce TV kanallarını karıştırırken sabah programı ya da kadın programı denilen türden bir yayınla karşılaştım. Normalde hemen başka kanala geçecekken dövmeyle ilgili konuşulduğunu görünce merak edip izledim. Programın adı Melek. Kanal Star TV. Sunucu Melek Baykal. Uzman konuk adını hatırlamıyorum, genç, sarışın, modern görünümlü bir hanım hekim. Dövme çeşitleri, nasıl nerede yapıldığı vs. anlatıldıktan sonra uzman hanıma söz veriliyor. Doktor hanım daha sözünün başında dövmenin iyi bir şey olmadığını, zararlarını anlatmaya başlayacakken sunucu hemen sözünü kesiyor ve reklama geçiliyor. Belli ki uzman konuktan bekledikleri dövmenin güzelliklerine dair birkaç sözdü fakat beklediklerinin olmadığını görünce sözünü kestiler. Bu arada amacım suçu tek başına sunucuya yüklemek değil. TV'lerde sunucular konuşuyorlar ama kendiliğinden konuşmuyorlar. Onları yönetenler, konuşacakları şeyleri önceden söyleyenler, kulaklıkla sürekli yönlendirenler var. Onları yönetenleri de yönetenler var. Onları yönetenleri yönetenleri de yönetenler var, feto tarzı bir yapılanma yani.

Bir diğeri Hürriyet'te yazan Ayşe Arman. Dövmeyi nasıl cazip, değerli ve özenilecek bir şey haline getirdiği yazılarından birkaç örnek sunuyorum.

Yazı başlığı: Adını gövdeme kazıttım!
Tarih: 16 Ocak 2008
Alıntı: Gerçekten de, bazı dövmeler sahibine yakışıyor. Demir Demirkan’ınki mesela. Televizyonda bir klipte görmüş, bayılmıştım. Acayip seksi bence. Angelina Jolie’nin ki de öyle...
Link: http://www.hurriyet.com.tr/adini-govdeme-kazittim-8034636

Yazı başlığı: Benim Ömer’im gitti
Tarih: 26 Mayıs 2010
Alıntı: BİRAZDAN uçağa binip Dubai’ye gidiyoruz, 4 gün içinde bir sürü iş hallettim, arada kendime de bir güzellik yaptım. Bir dövme daha! Boynumda Alya, mememde Ömer, ayağımda Ayşe yazıyor. Hep aynı kaligrafiyle, küçük ve estetik.
Link: http://www.hurriyet.com.tr/benim-omer-im-gitti-14837906

Yazı başlığı: Sevdiğin adamın adını tenine kazıtmak yanlış mı?
Tarih: 18 Ağustos 2008
Alıntı: Bu dövme denilen şey manyak bir şey biliyorsunuz, bir kere yaptırınca kendini alamıyorsun, daha fazla yaptırmak istiyorsun, bir de yeri önemli, öyle bir yerde olsun ki, birileri "Aaa ne güzel olmuş!" desin.
Link: http://www.hurriyet.com.tr/sevdigin-adamin-adini-tenine-kazitmak-yanlis-mi-9684497

Bu gibi yayınları ve yazıları sürekli takip etmediğim için başka kimler ne yazdı, nasıl TV yayınları yapıldı bilemiyorum. Fakat dizilerde, müzik yayınlarında, haberlerde vs. ara ara gördüğüm kadarıyla toplumun dövmeye yönlendirildiği açık. Devlet geçmişe dönük olarak bunların tesbitini yapmalı. Günümüze ve ileriye dönük tedbirler almalı.

Şu soruyu da sorup cevabını ortaya koymalıyız: Son 15-20 yılda neden bu kadar çok insan dövme yaptırdı ve neden devlet yetkilileri, kurumları ve akademisyenler, aydınlar bu konuda araştırma yapıp tedbir sunmadılar? Ve nasıl oldu da yönlendirmeye ve şekillendirmeye en açık toplum olduk?

Dövmelilerin suça yatkınlığı ve araştırmalar

Bu yazıda amacım başka ülkelerde yapılan araştırmaları Türkçeye çevirmek değil, kendi gözlem ve düşüncelerimi ortaya koymak olduğundan "Tattoos and Criminal Behavior: An examination of the relationship between body art and crime (Dövme ve Suçlu Davranışları: Dövme ve suç bağlantısını inceleyen bir araştırma)" başlıklı akademik çalışmadan birkaç alıntı sunmak istiyorum.

"Dövme, toplumla uyumsuzluğa işaret eden derin bir geçmişe sahiptir. Eski Japon kültüründe dövme, suçluları işaretlemek amacıyla kullanılmış ve bunlardan en ilginç olan yöntem Hiroşima tarafından uygulanmıştır. İlk suçlarında suçluların alnına bir çizgi çekilmekte, ikincide bir çizgi daha ve nihayet üçüncü bir çizgiyle Japoncada 'Köpek' (Kurihara) kelimesinin yazılış şekli tamamlanmaktaydı."
"Dövmeyle ilgili önceki araştırmaları incelediğimizde, suç ve başka türlü sapkınlıklarla dövmenin bir şekilde ilişkili olduğunu görmekteyiz."
"Koch (2010) 1.753 Amerikan üniversite öğrencisini kapsayan anketiyle daha fazla dövmeye sahip olanların daha yüksek seviyede sapkınlık gösterdiği tezini test etmiştir."
"Jennings (2014) dövmeli erkeklerin belirgin bir şekilde suça ve esrar ve aşırı içki içme gibi diğer sapkın davranışlara daha fazla meyle işaret eden yüksek risk faktörleri gösterdiğini bulmuştur."
"King and Vidourek (2013), dövme ve sakıncalı davranışlar arasındaki ilişkileri incelemeyi amaçlayan bir çalışma yürüttü. Bulguları, dövmeli kişilerin uyuşturucu/alkol kullanımı ve sakıncalı cinsel davranış gibi tehlikeli davranışlara bağlanmaya daha yatkın olduğunu gösterdi."
"Carlsen (2014) dövmenin popülerlikte bir yükseliş içinde olduğunu, alt kültürden popüler kültüre geçiş yaptığını, dövme endüstrisinin en hızlı büyüyen altıncı sektör olduğunu belirtmektedir."
"1980'lerin başında dövmeci dükkânları genellikle merdiven altı meyhaneler gibi görülürken, bugün daha yaygın oldukları gözlemlenmektedir."
"Bu araştırma dövme ve suç içerikli bilgi dairesine üç temel biçimde katkıda bulunmuştur. Bunların ilki ve en önemlisi: Dövmeli olmak suçlu davranışıyla bağlantılıdır."
"Bu karşılaştırma katılımcıların çoğunluğunun bir suça karışmadıklarını ve henüz dövmeleri olmadığını göstermektedir."
"Bu verilerin bize gösterdiği en açık şey dövmenin ne kadar yaygın olduğudur. Çizelgemizdeki veriler Florida hapishane nüfusunun 4'te 3'ünün en az bir dövmesi olduğunu, mahkûmlarda ortalama 3 dövme bulunduğunu göstermektedir."

Sonuç

Daha eklenecek çok şey var fakat derme çatma da olsa yıllardır yazılmayı bekleyen bu yazıyı nihayet yazabildim. Ümidim devlet yetkililerinin, akademisyenlerin, aydınların, okumuşların bundan ve başka araştırma verilerinden de yola çıkarak yeni çalışmalar yapmaları, en kısa sürede etkili çözümler ortaya koymalarıdır.

Aydın olmak ortaya bir anda çıkıverip kaybolan kıvılcımda görebildiklerini anlatmak değildir. Onu zaten herkes birbirine anlatıyor. Aydın olmak karanlıkta görüş kabiliyeti olan techizatla donanmış halde diğerlerinin göremediklerini anlatıp sözleriyle aydınlatmak, tedbir almayı sağlayabilmektir.

Burada mesele bireylerin kendi bedenleri üzerindeki tasarruf hakları değil, toplumların ve toplumumuzun bir takım bilimsel ve istatistik çalışmalar sonucu elde edilen veri desteğiyle topluca bazı davranışlara yönlendirilmeleridir.

Televizyonların toplumu ne hale getirdiğini ve zehir bombardımanına hâlâ devam ettiğini artık görmeli ve tedbir almalıyız.

Bu düzenleme toplumun dövmeye yönlendirilmesi oyununa hizmet ediyor. Bu yanlıştan bir an önce dönülsün. Yok, dönülmez de uygulama devam ederse, zaten kendisi suça meyilli kişilere polis olmanın yolunu açmış olacak, onlardan bir de suçla mücadele bekleyeceğiz.

17-18 sene kadar önce Antalya Kaleiçi'nde gümüşçülük yaparken kendisine "Nene" diye hitap ettiğimiz doksanına yakın bir komşumuz vardı. Çok olgun, ağır başlı, anlayışlı, ince düşünceli, dikkatli ve doğru sözlü biriydi. Komşu dükkânlardan birinde dövmecilik yapan bir genç vardı. Herhalde kötülüğün kaynağı olarak gördüğünden olsa gerek, onu hiç sevmezdi. Ondan bahsederken bazen "Damgacı" bazen "Lekeci" derdi. Ne kadar doğru bir bakış olduğunu hep düşündüm, hâlâ düşünüyorum. Öyle ya, insan o güzelim teninin bir yerinde kazara küçük bir çizik meydana gelse "Acaba geçer mi? İz kalır mı?" diye tedirgin olurken kendi temiz cildi üzerine hiç çıkmayacak bir lekeyi nasıl yakıştırabilir, kendi kendini nasıl damgalayabilir? İşte yazının başlığı da oradan geliyor.

Dipnot:
Bu yazıyı yıllar önce yazacaktım. Fakat senelerdir geçim sıkıntılarıyla boğuşmaktan yıllar önce başlığını attığım ve bir kenarda yazılmayı bekleyen diğer konular gibi bu da beklemekteydi. Bir hayli çaba sarf edip bazı gazetelere başvurular yaptım ama medyumların adını hoca yapıp, dansözlerin adını sanatçı koyup yazılar yazdıran gazetelerimiz bana cevap bile vermediler. Her gün hepsi birbirinin aynı, çoğunlukla bildikleri tek konu zaten herkesin bildiği siyaset ya da gündemde neyse o olan, gazetenin siyasi çizgisinin(!) dışına çıkmayan, bir öngörüsü, özgün fikri olmayan kişiler köşe yazarı(!) diye parlatılıyor. Bense birkaç dil, birkaç meslek, birkaç sanat bilen, dünyanın her ülkesinden ve kültüründen insan tanımış, yabancı ülkeler görmüş, iki üniversite okumuş, hayatın ve toplumun çeşitli katmanlarında tecrübeler edinmiş biri olarak başvurularıma cevap bile alamıyorum. Toplum ve ülke yararına değerlendirilmesi gereken bilgi ve tecrübe de benimle birlikte heba olup gidiyor. Diğer yazılarımda daha ayrıntılı bilgiyi bulabilirsiniz. Çok kişinin gazetelerde yazmak istediği doğrudur. Fakat zaten herkes bunu istiyor diye, arayanları kestirip atmak doğru değil. Basit de olsa bir eleme yöntemi geliştirmeli. Yoksa bu şekilde gerçekten özgün ve yararlı fikirleri olanlar da arada kaynayıp gidiyor.

Bağlantılar:

Tattoos and Criminal Behavior: An examination of the relationship between body art and crime
https://academicworks.cuny.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=1012&context=jj_etds

Prison tattoos A statistical analysis of the art on convicts’ bodies What can be learned from a prisoner’s tattoos
https://www.economist.com/news/christmas-specials/21712032-what-can-be-learned-prisoners-tattoos-statistical-analysis-art

New Study: Heavily Tattooed Students More Prone to Deviant Behavior
https://www.lifesitenews.com/news/new-study-heavily-tattooed-students-more-prone-to-deviant-behavior

Inked into Crime? An Examination of the Causal Relationship between Tattoos and Life-Course Offending among Males from the Cambridge Study in Delinquent Development
https://www.researchgate.net/publication/260014515_Inked_into_Crime_An_Examination_of_the_Causal_Relationship_between_Tattoos_and_Life-Course_Offending_among_Males_from_the_Cambridge_Study_in_Delinquent_Development

Gizlilik Bildirimi
Gizlilik Bildirimi

Kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Çerez kullanımına izin vermek için lütfen tıklayın.